Faik Paşa Camii: İzmir’in Tarihî Dokusunda Sessiz Bir Hatıra
Bir Yangının Ardından Yeniden Doğan Mabet
İzmir’in Altınordu Mahallesi’nde, dar sokakların içinde bir soluk gibi yükselir Faik Paşa Camii. Kemeraltı’nın kalabalığına birkaç adım mesafede, taşın ve ahşabın ortak hafızasında saklı kalmış bir yapı… İlk bakışta sıradan, ama yaklaştıkça derinleşen bir sadeliği var.
Cami, Hicri 1258 / Miladi 1842 yılında, Faik Paşa Vakfı tarafından yeniden inşa ettirilmiş. Bir yangının ardından külleri arasından doğmuş. Kitabesinde, bu yangının harab ettiği yapının yeniden nasıl ayağa kaldırıldığı manzum bir dille anlatılır. Harflerle işlenmiş bu ağıt, taş duvarlara kazınmış bir hatıra gibidir:
“Tecdide Hâcı Mustafa Efendi kıldı ihtimâm / Yıkdı esasından olup eltâf-ı hakdan müste’în…”
Caminin ilk haline dair pek az şey biliniyor. Ancak Evliya Çelebi’nin “kârgir kubbesi kurşunla örtülü” tanımı, ilk yapının kubbeli olduğunu düşündürüyor. Bugünse bu kubbe, düz ahşap bir tavanın hatırasına dönüşmüş durumda.
Mimari Dokunuşlar ve Sessiz Ayrıntılar
Planı doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen biçimde. Batı cephesinde yer alan son cemaat yeri, yaz aylarında serinliğe karışmış duaların toplandığı bir açık alan gibi… Ahşap direklerle taşınan bu bölümdeki yuvarlak kemerli geçişler, yapıya hem bir ritim hem bir zarafet katıyor.
Güney cephesinde simetrik olarak yerleştirilmiş beş pencere dikkat çeker. Fakat dikkatli bir göz, bu simetrinin bazı yerlerde bozulduğunu fark eder. Duvar yüzeyindeki hafif kırılmalar, yangın sonrası yapılan büyük onarımın izlerini fısıldar. Kuzey cephesi ise neredeyse kör duvar gibi bırakılmış; bu, arsanın mülkiyetiyle ilgili pratik bir karar olabilir belki de, ama aynı zamanda yapının içine kapanık, içe dönük yapısına da işaret eder.
Mihrabı tamamen fayansla kaplanmış — parlaklığıyla bir odak noktası oluşturur. Üzerinde basit bir üçgen kemer yükselir. Yanında sade bir minber, öbür yanında bir vaaz kürsüsü... Gösterişten uzak ama işlevinden ödün vermeyen bir düzen.
Ve tavan... Ahşap yüzeyin ortasında yer alan göbek, kalem işi bezemelerle bezenmiş. Dairesel yazılarla çevrili bu merkez, çevresindeki iri bitkisel motiflerle neredeyse bir evren tasviri gibi durur. Barok etkilerle yoğrulmuş bu süsleme, caminin ruhunu yukarıya taşır.
İzmir’in Osmanlı Mirasına Sessiz Bir Katkı
Faik Paşa Camii, 19. yüzyıl Osmanlı cami mimarisinin İzmir’deki nadide örneklerinden biri. Kirpi saçakları, taş söveli pencereleri, ve kalem işçiliğiyle hem geleneksel hem de şehirli bir karakter taşır. Yangınla yeniden doğmuş olması, onu sadece mimari değil, aynı zamanda sembolik olarak da değerli kılar.
Bugün hâlâ ayakta olması, bir hatıranın taşla, tahtayla ve dualarla yaşatıldığının sessiz bir ispatıdır. İzmir’in Kemeraltı camileri arasında özel bir yeri vardır. Ne göz alıcıdır, ne gösterişli. Ama içine giren her ziyaretçisine “burada bir zamanlar çok şey yaşandı” dedirten türden bir yapı…