Sessiz Taşların Dilinden: İsimsiz Bir Mabedin Hikâyesi
Bir kitabe taşı yok girişinde. Ne tarihin sayfalarında görkemli bir başlangıç cümlesi, ne de kapı üstünde kazılı bir kelime... Ama her taşında bir sükût saklı bu caminin. Zamanın izini süren Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün arşivlerinde bir belge çıkar karşımıza. Hicri 1070—miladi 1659 ya da 1660. Bu tarih, Havraniye Kervansarayı’nın Sultan V. Mehmet’in emriyle yeniden inşa edildiği yıl... Muhtemelen, cami de o dönemde, aynı hamleyle hayat bulmuştu.
Sessizce Yükselen Bir Mabet
Mekân, boyuna uzanan dikdörtgen bir plana sahip. Ön yüzünde ise altı ahşap direk üzerine oturan, yine ahşap kirişlerle örtülü son cemaat yeri uzanır. Bu açık alanın doğu cephesi kapalıdır, batı ucunda ise minarenin kaidesi yükselir. 1982 yılında yapılan onarımla, bu son cemaat yerine sol yandan küçük bir oda eklenmiştir. Zemin taş döşelidir; ağır adımlar sessizce yankılanır burada. Ve o basık kemerli kapı... Oradan geçince içeri, harim kısmına ulaşılır.
Harim: Sütunların Sessiz Konuşması
Kıble duvarına paralel üç nefli bir iç mekân karşılar ziyaretçiyi. Ortadaki dört sütun -iki sağda, iki solda- doğu ve batı duvarlarına yaslanan ayaklara oturtulmuş, aralarına beşik kemerler gerilmiştir. Kemerlerin taşıdığı ahşap tavan, mekâna sade ama vakur bir karakter kazandırır. Sütun başlıklarıysa devşirme malzemeden; her biri geçmiş bir yapıdan alınmış, buraya yeni bir anlamla getirilmiştir.
Aydınlık, dört bir yandan içeri süzülür. Kuzey ve güneyde ikişer, batıda üç, doğuda ise farklı formlarda pencereler yer alır. Doğudaki pencereler içeriden bakıldığında dikdörtgen, dışarıdan yuvarlak kemerli görünür. Bu tezat, yapının ruhuna gizemli bir ahenk katar.
Mihrap, kemerli ve sade bir nişten ibarettir. Yanında yükselen ahşap minberde ise sanatkârane bir iz aramak boşunadır—işlevsel, gösterişsiz, sessiz.
Mahvil ve Minarenin Sade Zarafeti
Harimin kuzey cephesinde yer alan mahvil katı, altı ahşap sütun üzerine oturur. Bu katın bir köşesinden minareye çıkılır; dar bir kapı, spiral bir yolculuğa açılır. Minare, son cemaat yerinin batısında yükselir. Kaidesi kare planlıdır; oradan pahlı geçişlerle silindirik gövdeye yumuşak bir akışla varılır. Şerefenin altı, üç sıra içbükey ve dışbükey silmelerle süslenmiştir. Taş korkulukları, zamanla yıpranmış olsa da hâlâ dimdik ayakta. Tepesini örten külah ise taşla kaplıdır; göğe bakan bir parmak gibi.
Duvarların Taşla Örülmüş Hafızası
Yapının duvarları moloz taşlarla örülüdür, aralarına yatay hatıllar yerleştirilmiştir—iki sıra hâlinde, ahşapla güçlendirilmiş. Zamanla yükseltilmiş duvarlar, geçmişin katmanlarını kat kat taşır. Batı cephesine bitişik taş merdivenlerden çıkılan düz toprak dam, sonradan ahşap çatılı bir örtüyle kaplanmıştır. Çatı bugün sacla kaplıdır, ama o ilk hâlin sade nefesi hâlâ duvarların arasında dolaşır.
Bu yapı, büyük iddialarla değil; derin bir tevazu, ağırbaşlı bir zarafetle yükselmiş bir mabettir. Her köşesi, suskun bir anlatıdır... ve o anlatı, sadece bilen gözlere seslenir.